Daha önce de yazmıştım Venedik kartpostal gibi şehir. Gerçekten güzelliğiyle öyle büyülüyor ki romantizmin doruklarına ulaşıyorsunuz. Hele de turistlerin ötesindeki şehri yaşayabilirseniz, kendisi inanılmaz yakışıklı, kültürlü, gizemli ve çapkın bir sevgili gibi gözükmeye başlıyor. Ama bu sevgili aynı zamanda çok huysuz ve çok pis…
Sessiz bir bank bulun Venedik’in ortasındaki ufacık bir bahçede. Ağaçlardan gelen haşur huşur sesleri duyabilirsiniz. Bir farecik dolanıyordur kafanızda. Dünyanın kirasıyla tutulan giriş katında bir eve misafir olun. Duvardaki küf izlerine şaşırmayın. İçerideki kokuya dayanabilecek misiniz acaba? O da ne? Tuvalet ve mutfak aynı odada… Sonra herkes uykuya gömüldükten sonra siz sabahın 4’ünde hoplaya zıplaya evinizin yolunu tuttuğunuzda kanallarda yüzerken gördüğünüz “aile” de hayal ürünü değil, merak etmeyin. Mutasyona uğramış kolum kadar sıçanlar sadece gece gezmesindeler…
Benim gibi parasızsanız öyle gondol gezilerine çıkamazsanız ama gondol dolmuşları kullanabilirsiniz. Nehrin bir tarafından öbür tarafına geçmenizi sağlayan bu 3 dakikalık yolculuklarda bir gondola 15 kişi biner ayakta gidersiniz. Genelde Venedik ahalisiyle yakınlaşırsınız. Ve suya düşmeyi kimse ama kimse istemez…
Durum budur. Gidenlerin bildiği, gitmeyenlerin de her sene haberlerden takip ettikleri gibi Venedik Ekim-Ocak arasında suların yükselmesi sonucu sık sık sular altında kalıyor. Geçenlerde yine bir rekor kırılmış. Bu kadar sık batan bir şehirde inanılmaz hijyenik koşullar beklemek zaten saçma olur. Venedik’te yaşayan herkesin plastik çizmeleri ve çöp torbasından pantolonları bulunur. Zaten ana yollarda yürümek için iskeleler kurulur. Herkes deli gibi “su durumu” takip eder. Genelde sürpriz değildir çünkü. Ve zaten günün belli saatlerinde sular yükselir sonra normal hayata devam edilir. Elbette tek ulaşım yolu olan vapur bu durumdan çok etkilenir. İşiniz varsa erkenden yollara düşüp yürümeniz gerekebilir. Sular alçalır ayrı problem, sis basar ayrı problem… Venedik böyledir işte. Çok huysuz.
Bu suların yükselmesi olayı da bazı turistlere çok eğlenceli geliyor. Şehrin ne kadar zarar gördüğünü üç günlük tatile gelmiş insanın takmasını beklemek doğru değil tabii. Ben olsam ben de bunu düşünüp üzülmem. Ama işte bir kere şehrin ne kadar pis olduğunu bildiğiniz zaman, o suların içinde eğlenceler düzenleyen insanlara da garip bakışlar atıp birazcık iğreniyorsunuz. Bunu size hiç titiz olmayan bir insan söylüyor. O yüzden siz siz olun, plastik çizmelerden edinip iskeleleri kullanın. Gününüzü suların yükseliş saatini göre ayarlayın. Sevgilinin kötü yüzüyle karşılaşmayın
Venedik’te sonunuz gelecekse bu şehre kör kütük aşık olup hayattan başka isteğiniz kalmadığı için olsun, ishalden değil…
![]() |
“Venedik benim sonum olacaktı.” Corto Maltese |
0
Bir Cevap Yazın