Ancak Peru’ya gitme fikri şu denizi rahatça geride bırakıp
yarı açık bir havalanından mutlulukla uçağa binmeme neden olabilirdi.
Vardık sapasağlam Lima’ya. İlk soğuk çarptı, sonra sis. Kalacağım hostelden karşılama istemiştim gecenin bir köründe ineceğim için. İlk defa hayatımda biri beni “Duygu Can” diye bir kağıtla karşıladı. İş adamı gibi hissettim. Bindik her tarafı dökülen arabaya. O İspanyolca konuştu, ben “si” “no” diye cevap verdim. Yavaştan çözeceğim bu dili kısmetse. Daha iyi anlar oldum ama hala Tarzanca konuşuyorum. Yerleştim Happy Up Guesthouse isimli hostele. Çok cici bir yer. Ama buranın Sultanahmet’ine uzak. Sahibi Ana hem çok hoş sohbet, hem de her konuda yardımcı oluyor. 1-2 hafta önce kırmızı saçlı bir Türk kız kalmış burada. Yer yokmuş koltukta yatmış. Onu anlattı bana. Bir Türk’le olan tek anısı olduğundan herhalde.
Lima’yı bu memleketteki turumu bitirdikten sonra dönüşte görmeye karar verdim. İlk iş Cusco’ya otobüs bileti almaya gittim. Ana “yürürsün” demişti. Gittim gittim, bir kadına sordum. Kadın beni minibüse bindirdi elimden tutup, hatta parayı da o ödedi. Öyle iyi insanlar. Sonra 3 kıza bir daha yol sorduğumda bir müddet benimle yürümekle kalmadılar, karşıdan karşıya geçme dersleri de verdiler. Sarılasım geldi. Üstün İspanyolcamla biletimi aldım.
Ardından da Peru’nun en önemli turistik faaliyetini gerçekleştirerek Inca Kola içtim. İlk yudumla çocukluğuma döndüm. Nedenini tam olarak bilmiyorum. Ama birkaç açıklamam var. Sanki Tipitip çiğnerken Çamlıca gazoz içerseniz böyle bir tat bırakabilir ağzınızda. Ya da bir önceki hayatımda Peruluydum. Zaten hiç yabancı hissetmiyorum burada. Çok garip. Evim gibi. Son açıklamam da Yerlilerin Türk olabilecekleri. Bu konuda çeşitli teoriler var zaten bildiğiniz üzere. Benim de alt bilincim kardeşlerimi bulduğu için seviniyor olabilir. (Umarım kimse beni ciddiye almıyordur)
Ah bir de şu sis açılsa! Yıldızları görmek için sabırsızlanıyorum. Üniversite yıllarımda küçük bir şehirde oturmanın verdiği az ışık avantajı ve erkek arkadaşımın astronomi ve teleskop merakı sayesinde kafamı kaldırıp “Aha M21” diyebilecek gök bilgisine ulaşmıştım. İstanbul’da sema hep siyah olduğundan zamanla unuttum gitti. Ancak o zamanlar Avustralya’nın çölüne gidip Güney Yarım Küre gökyüzünü görmek en büyük hayalimdi. Bunca zaman sonra rafa kaldırmış olduğum bu dileği başka bir coğrafyada gerçekleştirebileceğimi Lima’ya uçarken fark ettim.
Cusco’da görüşmek üzere…
0
Bir Cevap Yazın