Sabah 8’de Phnom Penh’e gitmek üzere bindik otobüse. Ben ve benim otelde kalan başka bir genç dışında herkes Kamboçyalı. Arkadaş olmaya çalıştım biraz kendisiyle. Başaramadım. “Soğuk dallama” dedim içimden, sırtımı döndüm, uyuklamaya başladım. Otobüs klimalı, her tarafı dökülüyor ama TV’si de var. Devamlı karaoke gösteriyorlar. Komik aslında. Koltuklar rahat geldi tekne macerasından sonra. Yol da düzgün… Her şey yolunda gibiydi, derken yan sırada oturan çocuk kustu. Çok fena geçti yolculuğun devamı… Neyse unutmak istiyorum.
Vardık bir şekilde, yerleştim otelime. Yürüdüm pazar yerine, oradan da nehre doğru. Karşıdan karşıya geçmek ne zor bu şehirde. Her bir yerden bir motosiklet çıkıyor… Neyse hiçbir şeyden çok mutlu olamadım. Halbuki fena şehir değil… Ama içimde bir huzursuzluk…
Ve huzursuzluğumun nedeninin bugün burada olan herhangi bir durumla alakası yok aslında. Kızıl Kmerler hakkında bir kitap okuyorum. Gittiğim ülkenin en klişe kitabını alıyorum genellikle. Neyse benim kitapta da küçük bir kızın gözünden anlatılıyor o yıllar. Biraz fazla etkilendim sanırım. İçime bir hüzün, bir rahatsızlık çöktü. Sokakta gördüğüm insanların neler çektiklerini düşünmeden edemiyorum. Belli bir yaşın üstünde dilenen insanlar içimi eziyor. Bu şehir nasıl çok sevilir anlayamıyorum o yüzden. Kan ve göz yaşı doluymuş gibi geliyor. “Deli bu kız galiba” diyenleri duyar gibiyim.
Bir de Tayland’da da gördüğüm beyaz adam-buralı kadın çiftlerinin sayıca fazlalığı rahatsız ediyor beni. Yani gerçekten birbirini seven çiftlere haksızlık ediyorum büyük ihtimalle de, neyse siz anladınız herhalde ne demek istediğimi.
Yarın kendime işkence etmek üzere Kızıl Kmerler müzelerini gezip, garip şeyler yiyeceğim kısmetse. Bu acıklı yazımı da daha önce söylemeyi unuttuğum komik bir anıyla bitireyim. Angkor Wat’ta geziyoruz rehberle. Bazı yerlerde inanılmaz sayıda yarasa var. Seslerinden kulaklarınız çınlıyor… Benim rehber bakıp “Ben küçükken çok yerdik bunlardan, çok güzel olur” demez mi? Bilmiyorum beni kafaya mı alıyordu ama doğrudur. Her şey yeniyor bu memlekette.
Ben yarasa değil de börtü böcek yiyebilirim. Izgara kalamar gördüm pazarda asıl. Yarın öğlen mis gider…
Sonra da filler, kaplanlar ve beyaz kumlarla dolu Tayland’a geri dönüp umursamaz hayatıma devam edeceğim. Tarzan okurum belki…
0
Bir Cevap Yazın